21 Şubat 2011 Pazartesi

Kırık bir hikaye...


Yasım kac hatırlamıyorum. Sanırım yedinci sınıfa gidiyorum. Evvelden bir kırık, birkac yarık ve bol miktarda sakarlık dolu hayatım aynen devam etmekte. Okumus oldugum ilkokulun arka sokagında bir yokus var. Herkes araba ve bisikletle inerken, hatta yürürken bile korkar. Birgün kuzenimin bisikleti, kuzenim ve ben üclüsü yine oradayız. Her zamanki gibi sikimsonik bir adrenalin icerisinde, o zamanlar “piskilet” diye adlandırdıgımız bisiklet aracı ile yokusun basındayız. Birden sahsıma adeta vahiy inercesine “bu yokustan bisikletle iiinnnn!!” seklinde dürtü gelir. Dedim ya o zamanlar sikindirik bir adrenalin anlayısımız var. Rahat dururmuyum?

12 Ocak 2011 Çarşamba

Hepimiz zevgi pıtırcıklarıyız


Bak güzel kardesim, ben dogdugumdan beri köpek severim kedi tekmelerim. Sevdigim tek canlı türü varsa o da köpektir. Simdi “eee... Banane?!” diyosun hissediyorum ,lakin hikayenin anlasılması icin bu ukteyi vermek zorundayım.
Yaklasık bir yıldır calısıyorum. Yaz aylarının son dönemleri. Yeni ofisimize yeni yeni alısıyoruz. Ziyaretcilerimiz eksik olmuyor. En cok ziyaret edenlerse kediler. Bildigin sokak kedileri. Bahce katı olmasından mütevellit camdan iceri giriyorlar, ardından deri koltuga uzanıp keyifli bir uyku cekmeye baslıyorlar. Bu huzurları bizim onları uykularından etmemizle son bulmakta tabi. Günlerden bir gün yine bildigin sokak kedisi, tekir kedi. Camdan iceri bakıyor, camın esigine geliyor fakat iceri girmeye cesaret edemiyor. Bir gün iki gün derken